top of page
UHUKTU - (Saka Türkleri,Yakutistan) Juliana - Unknown Artist
00:00 / 00:00

                                    SAKA TÜRKLERİ İSKİTLER

                                                                        

 

İskitler (Sakalar), MÖ 8. yüzyıl MÖ 3. yüzyıl arasında Avrupa'nın doğusu (Kırım ve Pontik Bozkırlar) ile Orta Asya'da, Tanrı Dağları ve Fergana Vadisi'ni de içine alan bölgelerde yaşamış göçebe halktır. İskitler için Grek kaynaklarında "Skythai", Asur kaynaklarında "Aşguzai", Pers kaynaklarında "Saka" ve Çin kaynaklarında "Sai" tabirleri kullanılmaktadır

Sakalar Orta Asya'da ve Doğu Avrupa'da yaşamış atlı göçebe bir Türk halkıdır.

Saka kelimesi Ahamenişler döneminden sonra Eski Farsçada kullanılmaya başladı. Yunancada Sakai olarak hitap edilen Sakalar ile İskitler'in aynı halk olduklarına dair tezler mevcuttur fakat kesin kanıt bulunmamaktadır.

Tanrı Dağları ve Fergana Vadisi arasında yaşayan Sakaların Bir kısmı Akemenesilere itaat ederek Yunan-Pers Savaşına da katılmışlardı. M.Ö. 2. yüzyılda Orta Asya'dan güneye inerek Bahtriya'yı yendikten sonra Hint yarımadasına girdiler.

Saka İskit Türk Devleti, doğu kaynaklarında Saka, batı kaynaklarında İskit olarak bilinen bu devlet, Avrasyada kurulmuş ilk Türk devletidir. 
Sakaların yaşadıkları coğrafi sahanın özelliğine göre yerleşik veya konar - göçer halde yaşadıkları bilinmektedir. Baykal Gölü
nden Tuna Nehri

 boylarına kadar uzanan geniş coğrafyada M.Ö. VII-II. yy.a kadar geçen uzun bir dönemde siyasi ve kültürel varlıklarını sürdürmüşlerdir. Genellikle konar göçer halde ve hayvancılıkla meşgul olan Sakalar çadır şekline getirilmiş arabalar içinde yaşamışlar. Kırım ve Azak Denizi

 gibi yerleşmeye elverişli yerlerde de ziraat ve ticaretle meşgul olmuşlardır. Sakaların siyasi hayatına dair bilinenler komşu veya siyasi ilişki kurmuş oldukları ilk çağ devletlerine ait bilgilere dayanmaktadır. Sakaların Ön Asya seferi onları Anadoluya kadar getirmiş. İran ile olan mücadeleri (İran hükümdarı Kurus ve  Daryüsün seferleri) ile Büyük İskenderin İran seferi ile ilgili olarak Sakalardan söz edilmektedir. Sakaların Ön Asya seferini yapan hükümdarın adı Grek tarihçisi Heredota göre Midias, Şehnameye göre, Afrasyap, Türk efsanelerine göre ise Alper Tunga

olarak bilinmektedir. Sakaların, hayat tarzı yönüyle İslam öncesi Türklerin giyim-kuşam, madenleri kullanımdaki başarıları ve özellikle de at koşumları vb. etnoğrafik eserleri yönüyle Türk Milli kültürünün ilk temsilcileri olduğu söylenebilir. Saka (İskit)ların yaşadıkları coğrafyada yapılacak olan arkeolojik kazılar ve burada ortaya çıkacak eserler bu devletin Türk kültür ve siyasi hayatındaki yerini ortaya koyacaktır.

                                                                          İSKİT HÜKÜMDARI ALP ER TONGA

Alp Er Tunga, efsanevi Türk hükümdarı ve destan kahramanı (ö:M.Ö. 623'ten sonra). Yaşamıyla ilgili bilgiler efsanelere dayanan Alp Er Tunga'nın, Türklerin en eski atası Türk'ün soyundan geldiği öne sürülür. Ayrıca, 

Divanü Lügati't-Türk

'te ve Kutadgu Bilig Öldürülmesiyle ilgili Alp Er Tunga Sagasu, Divan ü Lügat it-Türk'ün çeşitli yerlerinde örnek metin olarak verilmiştir. Moğol tarihçi Cüveyni Uygur Devletinin hükümdarlarının Efrasyap soyundan olduğunu, Mesudi de M.S. 7. yüzyılın başındaki Köktürk hakanının "Efrasyab" soyundan olduğunu yazmaktadır.

Orhun Yazıtlarında "Alp Er" ve "Tunga"

Alp Er ismi, Altay Dağlarından bulunan eski runik Türk yazıtlarında da bahsedilmiştir. Orhun Yazıtlarıında (i, kuzey. 7, ii, doğu. 31), Kül Tigin 714 yılında Oğuzlara karşı beşinci defa yaptığı seferi başarı ile kazanınca, hitabeye şöyle yazdırmıştır.

"tunga tigin yoghinda kiri ölürtimiz.

TOMRİS HATUN

Alp Er Tunga‘nın torunlarından olan Türk ecesi.

İskit hakanlığı’nın kraliçesi olup, dünyanın ilk kadın hükümdarıdır.

hükümdarlığı süresince pers’lerle savaşmış, doğu anadolu ve kafkaslar’a hakim olmak için perslerle kıyasıya bir mücadeleye girmiştir.
pers kralı büyük kiros‘un bir hile ile tomris’in oğlu’nu öldürtmesi ve tomris hatun’a kendisine biat edip o’nun karısı olması teklifi üzerine tomris hatun ordusuyla birlikte pers topraklarına girer, yapılan savaşta pers ordusu’nu büyük bir bozguna uğratır ve büyük kiros’un başını keserek oğlu’nun intikamını alır.

Tomris veya Tomyris (Türkçe: temir - "demir") MÖ 6'ncı yüzyılda yaşadığı sanılan, Saka kraliçesi.

Aynı çağda Pers ve Medya'da hüküm süren Ahameniş İmparatorluğu ile büyük bir mücadeleye girişmiştir. Tomris Hatun barışçıl ama savunmaya önem veren bir yapıya önem göstermiş, bunu bir zayıflık olarak gören Pers İmparatoru Büyük Kiros ise hiç durmadan Saka topraklarına akın düzenlemiştir. Persler Saka topraklarına girdiği vakit yakılmış tarlalardan başka bir şey bulamıyorlardı. Çünkü Sakalar geri çekiliyor ve savaş için uygun bir mevzi ve an bekliyorlar, bu olmadığı takdirde de savaşa girişmiyorlardı. Sakaları kovalamaktan bıkan Büyük Kiros İran'a geri dönmek zorunda kalıyordu. Bir süre sonra kendisine tabî olması ve kendisiyle evlenmeyi kabul ettiği takdirde Tomris Hatun ile uğraşmayacağını vaad etti. Tomris Hatun bunun bir oyun olduğunu biliyordu ve teklifi reddetti.

Buna kızan Büyük Kiros büyük bir ordu toplayarak tekrar Saka topraklarına girdi. Bu orduda savaş için eğitilmiş yüzlerce köpek de vardı. Tomris Hatun artık kaçmanın yarar sağlamayacağını anlayıp uygun bir alan seçip Büyük Kiros'un ordusunu beklemeye başlar. İki ordu aralarında birkaç kilometre kalacak bir biçimde mevzilenir. Güneş battığı için savaşa tutuşmazlar ancak gece Büyük Kiros bir hile düşünmüş ve iki ordunun arasında bir çadır kurdurmuştur ve içinde güzel kızlar ve yiyecekler ve şarap bulunan çadıra ansızın saldırı düzenleyen Tomris Hatun'un oğlu ve beraberindeki kuvvetler, içerideki birkaç Pers'i öldürüp eğlenceye dalmışlardır. Ancak birkaç saat sonra bir baskın düzenleyen Pers kuvvetleri çadırı basıp Tomris Hatun'un oğlu da olmak üzere içerideki Sakaları öldürürler. Tomris çok sevdiği oğlunun ölümüne üzülür. Yemin ederek şöyle söyler: Kana susamış Kirus! Sen oğlumu mertlikle değil o içtikçe zıvanadan çıktığın şarapla öldürdün. Ama güneşe yemin ederim ki seni kanla doyuracağım!

Ertesi gün yapılan savaşı Sakalar kazanır. Ok atmakta usta olan ve savaş arabalarını büyük ustalıkla kullanan Sakalar, savaş köpeklerine rağmen Persleri bozguna uğratır. Ölenler arasında Pers kralı Büyük Kiros da vardır.

Tomris Hatun sözünde durur ve Büyük Kiros'un kesik başını kan dolu bir tulumun içine atar. Tomris Hatun, Büyük Kiros'un kafasını kan dolu bir fıçıya atarak "Hayatında kan içmeye doymamıştın, şimdi seni, kanla doyuruyorum!" der.

                                           HUN İMPARATORLUĞU

                                                      

Hunlar'ın Avrupa'da kurduğu bir imparatorluktur, Türk tarih literatüründe Avrupa Hun İmparatorluğu ya da Batı Hun İmparatorluğu olarak da adlandırılır. HunlarAvrasya kökenli bir boylar konfederasyonudur.

350 yılında Asya bozkırlarından batı yönünde harekete geçmişler; dönemlerine göre çok gelişmiş silah ve donanımları, yüksek hızları ve üstün savaş taktikleriyle önlerine çıkan kavimleri sürerek ya da egemenlik altına alarak Avrupa'nın neredeyse tamamını işgal etmişlerdir. Hunların baskısıyla oluşan bu büyük hareketlilik Avrupa'nın sosyalkültüreldemografik yapısını alt üst eden ve bugünkü yapının temellerini oluşturan Kavimler Göçü'nü başlatmıştır.

Önce Doğu ve Batı, daha sonrada Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünen Asya Hun İmparatorluğunun Orta Asya'da varlığını yitirmeye başlamasıyla batıya doğru göç eden Hun toplulukları Hazar gölü çevresinde yoğunlaşmıştı. M.Ö. başlayıp, M.S. 4. yüzyıla kadar devam eden bu göç hareketiyle bu bölgede yaklaşık 300 yıl boyunca yaşayan Hun toplulukları, zamanla bölgeye hakim bir güç haline geldi. Büyük Hun İmparatorluğu döneminde devletçilik vasfı kazanan Hun Türkleri, bu vasıflarını bulundukları bölgeye de taşıyarak zamanla güçlerini birleştirerek yeni bir imparatorluk kurmaya doğru ilerlediler.

352 yılında Kama Tarkan Avrupa Hun İmparatorluğunu kurdu ve yönetimi 370 yılına kadar elinde bulundurarak Hazar ve çevresinde önemli bir güç haline gelerek hakimiyet alanını batıya doğru ilerletti. Geçen 18 yıl, Hazar bölgesinde yaşayan Hun Türklerinin teşkilatlanmasını ve Devlet düzenine geçmesini sağladı. 4. yüzyılın ortalarında Aral Gölü ile Hazar Denizi'nin kuzeyindeki Alan ülkesini ele geçirdikten sonra, 374 yılında Balamirkomutasında idi.

                                                             HUN İMPARATORU TEOMAN HAN

 

 

Teoman, taht MÖ 220 - MÖ 209), Asya Hun İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı olan Türk devlet adamı ve Mete'nin babasıdır. MÖ 3. yüzyıl dolaylarında yaşayan Teoman, bilinen ilk Hun (Hiung-nu) hükümdarıdır.

İlk dönemlerde Türk hükümdarlarına Yabgu da deniyordu, bu yüzden bazen "Teoman Yabgu" veya "Tuman Yabgu" da denirdi.

Teoman Türk boyları dahil olmak üzere çeşitli gruplar arasında birliği sağlayarak, merkezi bir yönetim kurmuş ve böylece MÖ 220 yılında ilk Tanhu olarak iş başına geçmiştir.

Türk boyları o zamana kadar en yakınlarındaki Çin İmparatorluğuna birçok akın gerçekleştirmişti. Her ne kadar bu akınlar Çinliler için tehdit oluştursa da, göçebe boyları hiçbir zaman birlikte hareket etmedikleri için büyük bir Hun akını olmamıştı. Teoman boyları birleştirince en başta Çin olmak üzere o dönemde Orta Asya'daki birçok farklı grubu ve topluluğu korkuttu.

Teoman'ın büyük oğlu olan Mete, veliahtı sayılıyordu. Yine de Teoman, başka bir karısına olan bağlılığı yüzünden Mete yerine, bu karısından olan oğlunu veliaht yapmak istedi. Mete'ye tanhuluğu vermemek için çeşitli tedbirler aldı ve diğer oğlunu tahta çıkarmak için uğraştı. Tüm bunlar Mete'nin ondan nefret etmesine neden oldu ve Mete tahtı babasından almak ve babası ile eşinden öç almak için bir ordu topladı. Mete 10.000 kişilik ordusu ile babasının üstüne yürüdü, Teoman'ı, Teoman'ın eşini ve bu eşinden olan veliahtı yapmak istediği oğlunu öldürdü (MÖ 209).

                         METE  HAN

                            

Mete Han MÖ 234 - MÖ 174), MÖ 209-MÖ 174 arasındaki Türk-Hun (Hiung-nu) hükümdarıdır Oğuz Kağan Destanı'ndaki Oğuz Kağan ile aynı kişi olduğu düşünülmektedir. Babası Teoman'dır.

Çin kaynaklarında anlatılan bir olaya göre, Asya Hun imparatorluğu'nun kurucusu olan Teoman, oğlu Metehan'ın kendisi yerine üvey annesi kendi oğlunu tahta çıkarmak istedi. Törelerine göre Türk hatundan olan, has bir Türk'ün tahta geçmesi gerekiyordu. Metehan'ın Üvey Annesi Çinliydi. Yani Çinli kadından olan erkek çocuk tahta geçemezdi. Bu durumdan dolayı üvey annesi Metehan'ın babasını doldurdu ve Mete'yi komşu kavim olan Yüeçiler'e (Yuezhi) rehin olarak gönderdi. Babası, ardından Yuezhi'lere savaş ilan ederek Mete'yi öldürtmek istedi. Mete, babası Teoman Yuezhi'lerin topraklarına girmeden Yuezhi'lerin elinden kaçtı. Babası bu kadar zorlukları atlatmasının ardından hakkını vermek için emrine on bin çadırlık bir birlik verdi. Sonunda da Mete öz babasını, üvey annesi ve kardeşlerini öldürüp kağan oldu (MÖ 209)

Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu (sarı) ile Hun İmparatorluğu (turuncu). (450)

                                                                             BATI HUN DEVLETİ ( ATİLLA )

 

Nehri kıyılarında görünmüşler, Karadeniz'in kuzeyindeki düzlüklerde yaşayan Ostrogotlar'ı ve Vizigotlar'ı yenilgiye uğratmışlardır. 375 yılında Ostrogotlar ve VizigotlarHunlar'ın saldırılarından dolayı batıya doğru yönelmişlerdir. Böylece Kavimler Göçü başlamıştır.

Balamir'den sonra 378 yılında Alypbi, Hun İmparatoru olmuştur. 378 yılında Hunlar, Tuna Nehri'ni geçmişler ve Trakya'ya kadar ilerlemişlerdir. Hunlar, Trakya'ya kadar ilerlemelerine rağmen Roma İmparatorluğu'ndan bir direniş görmemişlerdir. Hunların baskısı altındaki barbar kavimler, Roma İmparatorluğu'nu zorlamaya başlamışlardır. Roma İmparatoru I. Theodosius'un 17 Ocak 395 tarihinde ölmesi üzerine Hunlar tekrar harekete geçmişlerdir. 395 yılında Hun orduları Balkanlar üzerinden Trakya'ya akın yapmışlardır. Yine aynı yıl Kafkasya'dan gelen Hunlar, bugün Lübnan'da bulunan Sur şehrinde, Şanlıurfa'da ve Antakya'da bir süre kalmışlar sonra tekrar Karadeniz'in kuzeyindeki topraklara dönmüşlerdir. Bu olay ile Türkler ilk defa Anadolu'ya gelmişlerdir.

     

         Attila (395-453), Avrupa Hun

            İmparatorluğu hükümdarı.

Babası Muncuk Han (Boncuk Han)'dır. Amcası Rua, onu babası öldükten sonra bozkırda tek başına yaşamaya çalışırken bulmuş ve yanına almıştır. Vizigotlara karşı Roma İmparatorluğu'yla ittifak yapan Attila, bir süreliğine Roma'ya Flavius Aetius'un davetlisi olarak gitmiştir. Rua'nın ölümü üzerine, kardeşi Bleda ile birlikte Hun İmparatorluğu'nun ortak hükümdarı olmuştur. Bleda 445 yılında ölünce, Attila tek başına Hun hükümdarı olmuştur. Daha sonra aşık olduğu esir kızla (Nakara) evlenen Attila'nın bir oğlu olmuş, eşi Nakara doğum sırasında hayatını kaybetmiştir.

Hükümdarlığı boyunca ordusu ile Batı ve Doğu Roma İmparatorluklarına sık sık sefer düzenleyen Attila, Orta Çağbatı kaynaklarında acımasızlığı ile anılır. Bu nedenle de Avrupa'da "Tanrının Kırbacı"

                                 GÖKTÜRK DEVLETİ

                                                                                     

Göktürk Kağanlığı, Gök Türkler veya Kök Türkler, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında 𐱅𐰇𐰼𐰰 (okunuşu sağdan sola doğru: Türük) veya 𐰜𐰇𐰛 𐱅𐰇𐰼𐰰 (okunuşu sağdan sola doğru: Kök Türük) ya da pek az kabul gören bir görüşe göre Ökük Türük, Tonyukuk Yazıtında ise 𐱅𐰇𐰼𐰛 (okunuşu sağdan sola doğru: Türk (veya bazı yabancı kaynaklarda geçer, 552-744 yılları arasında Orta Asya ve Çin'de hükümdarlık sürdürmüş bir Türk devletidir

Köktürkler(M.S 552-745), gerek ilk kez Türk adını kurdukları siyasi birliklere vermeleri ve gerekse de; Türkçe'nin bilinen en eski yazılı kaynaklarını vermeleri bakımından,Türk kültür ve edebiyat tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.

Türk adı bugün kullandığımız şekli ile ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir. "Türk" adıyla kurulmuş ilk ve Türk adını resmi devlet ismi şekliyle kullanan ilk Türk devletidir Devletin kurucusu ve ilk önderi Bumin Kağan'dır. Bumin Kağan'ın kardeşi İstemi Yabgu ülkenin batı kanadını yönetirdi. Göktürkler komşuları olan ÇinSasani (İran) ve Bizans İmparatorluğu ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular.

                                                                       YÖNETİM

                                                  

Devleti "Kağan" unvanlı hükümdar yönetirdi. Kağan'da bilgelik, alplık ve erdemlilik özellikleri aranırdı. İl denilen ülkeyi bilgili, kahraman, özü sözü doğru, erdemli devlet başkanı yönetirdi. Kağan'ın vazifeleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düzene koyma, yeni alınan yerlere iskân, töre yani kanunları düzenlemek, halkı doyurup giydirmek vardı.[kaynak belirtilmeli] Ülke geniş bölge teşkilatı gereğince Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre idâre edilirdi.[kaynak belirtilmeli]Hükümdarlık hakkı tanrıdandır. Tanrı hükümdar olmasını istediği kişilere “kut” verir. Bilge Kağan ve atalarına da kut vermiştir. Metinlerde birçok defa tanrı adı zikredilir. Kağan, hakan, kam, kan sözcüklerinin ve tengi, umay, yer- su gibi tanrı ve tanrıçaların kullanımı ve alakaları da devlet anlayışında tanrısal öğeleri tasvir eder. Hükmün ilahi temeli diğer krallık ve yönetimlerde de görülebilir ancak burada ilgi çekici olan tanrının yansıması olan kağanın halktan kopmamış olmasıdır.

Kağan ve kağanın eşi Kağatun'nın dışında toplam 28 unvan vardı. Önceleri sayısı bir olan Yabgu’ya, toprağı genişledikçe ihtiyaç çoğalmıştır. Şehzadelere Tegin veya Tigin adı verilirdi. Tiginler, genel valilik, başkomutanlık gibi önemli memuriyetleri yaparlardı.

  • Tigin: prens                                        

  • Şad: vali, askerî komutan

  • Yabgu: bakan

  • Kül çor 

  • Apa 

  • İlteber 

  • Tudun 

  • İrkin 

  • Yanhongda, yánhóngdá)

  • İlteber

  • Tarkan

Göktürk Kağanlığı çatısı altında 12 budun toplanmıştır. Göktürk Yazıtları'ndaki budun adları şunlardır:

  • Türk/Türük Bodun

  • Oğuz/Dokuz Oğuz Bodun

  • On-ok Bodun

  • Töliş Bodun

  • Tarduş Bodun

  • Karluk Bodun

  • Türgiş Bodun

  • Ediz Bodun

  • İzgil Bodun

  • Çik Bodun

  • Az Bodun

  • Soğdak Bodun

Göktürk İmparatorluğu’nun 193 yıllık dönemi içinde egemenliği altında şu devlet kuruluşları bulunmuştur:

  • Türk devlet kuruluşları: Dokuz-Oğuz (Üç-Oğuz), On-Uygur, Kırgız, Basmil, Karluk, Türgiş (Türkeş/On-Ok), Ediz,Yağma,Çiğil,Tatar(Dokuz-Tatar)

  • Moğol, Mançu, Tunguz ve Acem soylu toplumların devlet kuruluşları: Avar (Apar), Kıtay (Kıtany), Kurıkan (Üç-Kurıkan), Bayırku, İzgil, Tangut (Toygut), Tongra, Altı Çub Soğdak (Sogd), Tezik, Az, Çik, Berçik, Tatabı.

                                       UYGUR DEVLETİ

                                             

Uygur Kağanlığı, 742 - 840 yıllar arasında varlığını sürdüren Türk Kağanlığı. Uygur soylularının yönetimi altında oluşmuş bir kabileler federasyonuydu.

Orhun Irmağı kıyısında başkenti Ordu-balık kentini kuran ilk Uygur Kağanı Kutluk Bilge Kül iki yıllık bir hükümdarlıktan sonra 747'de öldü. Yerine oğlu Moyen-çor(747-759) kağan oldu. Moyen-çor'un etkinliklerini Orhun-Selenga ırmakları arasındaki Şine-usu Gölü yakınında diktirdiği "bengü taş"'tan izlemek mümkündür. Buna göre öncelikle aralarında hep yakın ilişkiler olan Dokuz Oğuz boylarını derledi. Ardından Orhun-Ötüken bölgesinin etrafında konan göçen ve Türkçe konuşan boyları denetimi altına alma politikası gütmeye başladı. Bu çerçevede, kuzeyde Yenisey Irmağı havalisindeki Kırgızlar'la, Altay Dağları ile Tanrı Dağlarıarasında bulunan Karluklar ve onlara yardım eden daha batıdaki Türgişler'le, Yenisey, Obi ve İrtiş ırmakları arasında bulunan Basmıl, Dokuz Tatar ve Çikler'le savaşmış, bunların tamamını kendi kağanlığına bağlamıştır. Bu arada savaştığı boylar arasında belirtilen Sekiz Oğuzlar'ın Göktürkler'in etrafa dağılma sürecine giren asal budunu olma olasılığı yüksektir. Böylece Türk soylu boy ve budunları denetimine alan Moyen-çor Uygur Kağanlığını sağlam temellere oturtmuş bulunuyordu.681-744 yıllar arasında faaliyet göstermiş bir Türk devletidir.

Uygur adının anlamı 974'te yazılan Çince bir eserde şahin süratiyle dolaşan ve hücum eden şeklinde açıklanmaktadır. Fakat bunun bir yakıştırma olduğu bellidir. Etimolojik olarak Uygur adının uy (takip etmek)+gur (Salgur gibi) tarzında ortaya çıktığı ileri sürülmüş ise de, o tarihlerde kullanılan Türkçe'de de "takip etmek" manasındaki eylem kökünün "ud-" biçiminde olduğu antitezinden hareketle sözcüğün oy (oymak, baskı yapmak) + gur ve kuvvetli bir olasılıkla uy (akraba, müttefik)+ gur şeklinde türediği savunulmaktadır. Nitekim tarihsel süreçte ortaya çıkan "On Uygur" federatif adının "On Müttefik" manasına kullanılmış olma olasılığı tarihsel gerçeklik açısından ağır basar.

Uygur adıyla ilgili bir diğer mes'ele ise İslam kaynaklarında her zaman ve Çin kaynaklarında bazen kendilerine verilen Dokuz Oğuz adının kökeni ve ne şekilde ortaya çıktığıdır. Aslında Uygurlar'dan ayrı bir budun (boylar birliği, ulus) olan dokuz Oğuzlar, Göktürk siyasî otoritesinin dayandığı topluluk idi. Bu anlamda ayrı bir etnik yapı oluşturmayıp bizâtihî Türk budununu oluşturan boylara verilen isimdi.

Zaten Çin kaynaklarında kendilerinden Türklerin dokuz kabilesi, Göktürkler'den ise "dokuz kabilenin Türkleri" diye bahsedilmesi; nitelik yönünden benzerliği ortaya koymaktadır. İşte bu Dokuz Oğuz boylarına -başka bir deyişle- dokuz adet Oğuz boyuna, dokuz oymaktan oluşan- Uygur boyunun eklenmesiyle "On-Uygur" denilen siyasal birlik ortaya çıkmıştır ve böylece Uygur adı ile Dokuz Oğuz adı birlikte ve bazen karıştırılarak kullanıla gelmiştir.

                              OĞUZLAR

                       

Oğuzlar, Oğuz Kağan Destanı'na göre 24 boydan ve Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügati't-Türk eserine göre 22 boydan oluşan Orta Asya kökenli en kalabalık Türkboyu. Günümüzde Türk nüfusunun çoğunluğu Oğuz boyundandır.

7. yüzyıl civarında konar-göçer bir yapıyla yer değiştirmeye başlamışlar ve coğrafi olarak Bizans İmparatorluğu kayıtlarına göre önce Balkanlara yayılmışlardır. Oğuzlar, TürkiyeAzerbaycanTürkmenistanİranIrakSuriyeMısır ve Balkanlarda (BulgaristanRomanyaYunanistanMakedonyaKosovaSırbistan) yaşayan Türklerin atası sayılmaktadırlar.

 

Oğuzlar tablosu

Destanlara göre Oğuzlar Oğuz Han'ın 6 oğlu ve onların 4'er oğlundan meydana gelmişlerdir. Meydana gelen bu 24 boyun ayrı adı ve unvanları vardır. Bu bölümleme Oğuz Kağan Efsanesi'nden kaynaklanmaktadır

Bu boyların Bozoklar ve Üçoklar olarak ikiye bölünmesi ise daha sonradır. Bu iki ana kol arasında çıkan anlaşmazlıklar, boyların bir kısmının batıya göçmesine neden oldu. Bir kısmı da Göktürk Devleti'nin kurulması ve Ötüken'i işgali nedeniyle batıya göçmüştür (6. yüzyıl). Kalanlar Göktürk egemenliği altına girmiştir.

630'da ilk Göktürk devletinin zayıflayıp Çin kontrolü altına girmesiyle tekrar birleşmeye başlamışlarsa da İkinci Doğu Göktürk Devleti kurulunca fazla direniş gösteremeden tekrar egemenlik altına girdiler (7. yüzyıl sonları).[kaynak belirtilmeli]745 yılında İkinci Doğu Göktürk Devleti de yıkılınca batıya ve Çin'e göçmüş birçok Oğuz Boyu da Ötüken'e geri dönerek Kutluk Bilge Kağan'ın kurduğu Uygur Devleti çatısı altında birleşti. Altayların batısındaki ve Tanrı Dağları bölgesindeki Oğuz toplulukları ise Gök Türklerin batı kolu olan Türgiş ya da Türkeş Kağanlığına bağlı olarak varlıklarını sürdürdüler. 760'lı yıllarda bölgeyi ele geçiren Karluk boyunun kurduğu devlette yer aldılar. Bu boyun öncülüğünde Yağma ve Çiğil boylarının da katılımıyla kurulan Karahanlı Devleti içinde Oğuz boyları da vardı. 10. yüzyılda Hazar Denizi'nin doğusunda Oğuz Yabgu önderliğinde ilk devletlerini kurdular.[kaynak belirtilmeli] 1000 yılında Kıpçaklar tarafından yıkılan bu devletten sonra Oğuzlar ikiye bölündü, bir kısmı kuzeye giderek bugünkü KırımKazakBulgar ve Tatarların atası oldular; bir kısmı da Selçuk Bey önderliğinde güneye indiler, İslamı kabul edip İslâm orduları hizmetine girdiler. Doğu'daki Oğuz kitlelerinin tarihi başka yönde gelişti. 840 yılında Uygur Devleti Kırgızlar tarafından yıkılınca Oğuzların asıl büyük göçü başladı ve Asya'nın dört bir tarafına ama daha çok kitleler halinde batıya göçtüler ve öteki kandaş boylarla birleştiler.

Oğuz kitleleri içinde Kınık boyundan olup ataları Selçuk'un adından ötürü Selçuklular olarak anılmaya başlayan bir kol Tuğrul Bey önderliğinde 1038 yılında Irak ve İran'da Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nu kurdu. Etrafta dağınık yaşayan diğer Türk boyları da bu İmparatorluğa katıldı.[kaynak belirtilmeli] 1040'da Merv yakınlarındaki Dandanakan Muharebesi'nde Gaznelileri yendiler.

Selçuklu egemenliği İranHorasan, Merv, Irak, Suriye, Güney Kafkasya ve Anadolu'da bir asırdan fazla sürdü. Son büyük sultanları Sencer'in 1141'de Semerkant ile Buhara arasında bulunan Katavan mevkiinde Moğol kökenli Karahıtaylılar'a yenilmesi ile devlet çözülmeye başladı. 1153'te kuzeydoğudan gelen Karahıtaylar ve Karluklar tarafından imparatorluk yıkılınca Oğuzlar dağıldı. Dağılan bu boyların kimi Harzemşahlara bağlandı, kimi Horasan'a, Kirman'a göçtü[kaynak belirtilmeli], kimileri de daha batıya gidip Irak'a, Suriye'ye yerleşti,[kaynak belirtilmeli] kimileri de Anadolu Selçuklu Devleti 'ne katıldı. Bunlardan sonra kurulan AkkoyunluKarakoyunluSafevi Devletleri, Alemdarlar, Anadolu beylikleriOsmanlı İmparatorluğuSuriyeIrak ve Azerbaycan'da çeşitli beyliklerde de Oğuz Kağan Destanımevcuttu.

                                                                                       Bozok Boyları

                                                                 

Dombıra Orijinal Klip -
00:00 / 00:00

Ok sözcüğü birçok kaynakta boy anlamında kullanılmıştır. Boylara ok anlamını içeren adlar verilir. Onok, Bozok, Üçok. Yine bu sözcükle bağlantılı Oğuz ve Oğur kelimeleri de benzer biçimde kullanılır. On Oğur, Beş Oğur, Şar Oğur, Dokuz Oğuz gibi… Oğur ve Öğür (Bölük) kelimeleri de yakından ilişkilidir. Okruk sözcüğü hem Türkçede hem de bazı Sibirya özerk devletlerinde Devlet (günümüzde Cumhuriyet) demektir. Hungar (Macar) sözcüğünün Onoğur’dan geldiği düşünülmektedir.

Anadolu'ya gelen Oğuzlardan Bozoklu topluluklarının bugünkü Yozgat bölgesini yurt tutmalarından ötürü, bu bölge Cumhuriyet'e değin Bozok adıyla anılmıştır. Anadolu beyliklerinden Osmanlılar Bozok boylarının kurduğu devletlerdir. Bozoklara "Dış Oğuz" da denir, sağ tarafta yer alırlar.

 

Kün Alp / Gün Han
Sembolü Şahin'dir. Oğulları:

a) Kayı: Sağlıklı, katı anlamındadır. Üç kıta ve yedi denizde altı yüz yıldan fazla iktidarda olan Osmanlı sülalesi bu boydandır.
b) Bayat / Bayad: Zengin, saygın anlamındadır. Maraş ve çevresine hâkim olan Zülkadiroğulları, İran'da yaşayan Kaçarların bir kolu (Şamabayatılar), Horasan'da Kara Bayatlar, Maku ve Doğubeyazıt hanları, Erbil ve Kerkük Türkmenlerinin çoğu bu boydandır.
c) Alkabölük / Alkaevli: Nereye gitse başarır anlamındadır. Türkiye ve Âzerbaycan'daki Alaca, Alacalılar adı taşıyan yerler bu boyun hatırasıdır.
d) Karabölük / Karaevli: Siyah odalı, siyah çadırlı anlamındadır. Karalar ve karalı gibi coğrafî yer adları bunlardan kalmadır. Osmanlı zamanında şehzadeleri eğiten Lala'lar bu boydan seçiliyordu. Türkiye ve Kırım civarlarında yaşamışlardır.

 

Ay Alp / Ay Han
Sembolü Kartal'dır. Oğulları:

a) Yazgur / Yazır: Çok ülkesi olan demektir. Ak Yabgu dönemindeki Yenikent yabguları, Batı Türkistan'daki Cend Emirleri, Karadaş denilen Horasan yazırları, Toroslardaki Gündüzoğulları Hanedanı bu boydandır.
b) Düger / Tohar: Birikenler, döğüşenler anlamındadır. Yenikentli Vezir, Aydur, Harput-Diyarbakır-Mardin hâkimleri, Artuklular, Sincar-Siverek, Suruç arasındaki eski Caber Beyleri, Memluklar devrinde Halep, Hama elleri, Hazar Denizi doğusundaki Saka Boyu Toharlar; Malatya Toharıs, Dağıstan'daki Digor ve Kars ve Arpaçay sağındaki Digor kazası bu boydan hatıradır.
c) Totırka / Dodurga: Ülke almak ve hanlık yapmak anlamındadır. Sivas doğusundaki Tüdergeler bu boydandır.
d) Yaparlı: Mis kokulu anlamındadır. Misk ticareti yapan Yaparlı oymağı bu boydandır. Yaparlı oymağının Akkoyunlu ve Giraylı camilerinin mihrap duvarına bu güzel ıtriyattan kattıklarından hâlâ kokmaktadır. Diyarbakır ve Kırım'da hatıraları vardır.

 

Uldız Alp / Yıldız Han
Sembolü Tavşancıl'dır. Oğulları:

a) Avşar / Afşar: Çevik ve vahşî hayvan avına hevesli, avcı anlamındadır. Huzistan beyleri, Konya'daki Karamanoğulları, Nadir Şah ve hanedanı, Urumiye ve Horasan Avşarları bu boydandır.
b) Kızık / Kırık: Çok ciddi ve kuvvetli anlamındadır. Gaziantep, Halep ve Ankara çevresindeki Kızıklar, Doğu Gürcistan'da ve Şirvanın batısındaki ovalığa Kazak adını verenler bu boydandır. Kırıklı aşiretleri bu boyun nişanesidir.
c) Bekteli / Beğdili: Ulu, aziz anlamındadır. Harzemşahlar, Halep çevresindeki Beydililer bu boydandır.
d) Kargın / Karkın: Taşkın ve doyurucu anlamındadır. Akkoyunlu ve Halep-Hatay bölgesindeki Kargunlar, Azerbaycan'daki Karhun köyleri bu boyun adındandır.

                                       Üçok Boyları

 

 

Gümüş Oklar’ın sahibidirler. 24 Oğuz boyundan 12'sini oluştururlar. Yerle ilgili unsurları temsil ederler. Sözcük, üç oka sahip olanlar manası taşır. Ok sözcüğü birçok kaynakta boy anlamında kullanılmıştır, Onok, Bozok, Üçok. Yine "Oğuz" ve "Oğur" kelimeleri de benzer biçimde kullanılır. On Oğur, Beş Oğur, Şar Oğur, Dokuz Oğuz gibi… Üçoklara "İç Oğuzlar" da denir, sol kolu teşkil ederler.

Kök Alp / Gök Han

Simgesi Sungur'dur. Oğulları:

a) Bayan: Her zaman nimetle dolu yer anlamındadır. Akkoyunlular sülâlesi, İzmir'den Gence'ye kadar Bayandur adlı yerler bu boydan gelir.

b) Beçene / Peçenek: İyi savaşçı anlamındadır. Karadeniz kuzeyi ile Balkanlarda göçen ve 1071 Malazgirt ile 1176 Miryakefalon meydan muharebelerinde Bizanslardan ayrılarak Selçuklular safına geçen Peçenekler, Ankara Çukurova Halep bölgelerindeki Türkmen oymaklarından Peçenekler bu boydandır.

c) Çavuldur / Çavundur: Ünlü, şerefli, çevik anlamındadır. Türkmenistan'da Mankışlak Çavuldurları, Çorum çevresindeki Çavuldur ve Anadolu'daki Çavdar Türkmen oymakları, Erzurum ve çevresindeki Çavundur adlı köyler bu boyun adından alınmıştır.

d) Çepni: Düşmanı nerede görse savaşıp, çarpan, vuran ve hızlı savaşan anlamındadır. Rize-Sinop arasındaki çok usta demirci Çepniler, Kırşehir, Manisa, Balıkesir çevresindeki ve Kars ile Van bölgelerinde Türkmen Oymağı Çepniler bulunmaktadir.

Tağ Alp / Dağ Han

Simgesi Uçkuş'tur. Oğulları:

a) Salur: Nerde yetişirse kılıç ve çomağı ile iş görür anlamındadır. Kars ve Erzurum hakimleri, Salur Kazan Han sülalesi, Sivas ve Kayseri hükümdarı âlim ve şair Kadı Burhaneddin Ahmed ve Devleti, Fars Atabegleri, Salqurlar, Horasan'daki Teke Yomut ve Sarık adlı Türkmenlerin çoğu bu boydandır.

b) Eymür / İmir: Çok iyi ve zengin anlamındadır. Akkoyunlu, Zülkadirli ve Halep Türkmenleri içindeki Eymürlü / İmirli oymakları, Çıldır ve Gürcistan'daki bazı Terekeme Oymağı bu boydandır.

c) Alayuntlu / Alayundlu: Alaca atlı, hayvanları iyi anlamındadır. Yonca kelimesi bu boyun hatırasıdır.

d) Yüregir / Üregir: Daima iyi iş yapan ve düzen kuran, kurucu anlamındadır. Orta Toros ve Çukurova Üçoklu Türkmenlerinin çoğu, Anadolu'daki Ramazanoğulları bu boydandır.

Tengiz Alp / Deniz Han

Simgesi Çakır'dır. Oğulları:

a) Iğdır: Yiğitlik, büyüklük anlamındadır. Anadolu'da yüzlerce yer adı bırakan Iğdırlar, İran'da büyük Kaşkay eli içindeki Igdir ve Iğdır, bu boyun hatırasıdır.

b) Begdüz / Büğdüz: Herkese tevazu gösterir ve hizmet eder anlamındadır. Peygamber Muhammed'e elçi giden (622-623 yılları arasında Medîne'ye varan), Begdüz Emen soyu temsilcisi ve Yenikent yabgularından Şahmelik'in Atabeyi Kuzulu, Halep Türkmenlerinden Begdüzlər bu boydandır.

c) Yıva / Iva: Derecesi hepsinden üstün anlamındadır. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın (1072-1092) döneminde Suriye ve Filistin'i feth eden Atsız Bey, XII yüzyılda Hemedanın batısında Cebel bölgesi hâkimleri Berçemoğulları, Haçlıları Halep çevresinde yenen Yaruk Bey, Güney Azerbaycan'daki Kaçar elinin Yıva Oymağı bu boydandır. Ankara'da çok tanınan Yıva kavunu bu boyun yerleştiği ve adları ile anılan köylerde yetişir.

d) Kınık: Her yerde aziz, muhterem anlamındadır. Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletleri, Orta Toroslardaki Üçoklu Türkmenler, Halep-Ankara ve Aydın'daki Kınık Oymakları bu boydandır.

                      KARAHANLI DEVLETİ

                      

Karahanlı Devleti, 840 - 1212 yılları arasında Orta Asya ve günümüz Doğu Türkistan toprakları üzerinde hüküm sürmüş bir Türk devletidir.

Bazı tarihi kaynaklarda bu krallık, "İlekhan Krallığı" olarak geçer. Bulunan maden paraların bir çoğunda tipik "İlek (Iilik, elik, vs.)" sözü vardır. İslâmi kaynaklarda, örneğin Ali ibn el-Esir, o hanedanın ismini al-Hāqaniya, al-Hāniyaveya al-Āfrāsiyā diye tanımlamıştır. Eşzamanlı edebiyat kaynaklarında genellikle hanedan ismi Kağaniye (Ḵāqāniya) (Ḵağan [yurdu]), al-Moluk al-Ḵāniya al-Atrāk "(Mülûk Bâvendîyye)" veya Āl-e Afrāsiāb (Afrasiab ailesi, hanedanı; Şehname'deki Turan kralı) denilmiştir.

               Karahanlı tarihi

                  

Tarihi kaynaklar, birbirleri ile fazlasıyla ters düşer. Karahanlı Devleti'nin ilk Hanı, tarihi ve kurucusunun kim olduğu daima tartışılmıştır. Karahanlı devleti İslam'la ilgilidir ve tüm kaynaklar aynı kişiye yani Satuk Buğra Han'a odaklanmıştır. Sadece bir tarihçi, Abu’l-Futub ‘Abd al-Ghafir bin Husayn al-Alma’i, ki Hicri beşinci yüzyılda Kaşgar'da yaşamıştır, Tarikh Kashghar adıyla şehrin tarihini yazmış ve Satuk Buğra Han'ın din değiştirdiğini anlatmıştır. Ancak, bu ilk el yazması metin kaybedilmiş ve kısmen tekrar 14. yüzyılın başında Jamal Qarshi tarafından Mulhaqat al-Surah isimli kitabında yeniden belirtilmiştir. Bir başka kaynak 1889 yılı içinde bulunan Çağatayca dilinin son kısmına ait Buğra Han hatıralarıdır (Tazkirah Buğra Han). 17. yüzyıldan kalma bir başka el yazması kopyası bulunur.[kaynak belirtilmeli]

Kuruluş dönemi ile ilgili pek fazla bilgi bulunmayan Karahanlılar Devleti, KarlukÇiğilYağma ve diğer Türk boylarından oluşmuştur.

Devlet, 840 yılında Uygur Devleti'nin, Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulmuştur. 893 yılında Kaşgar devletin başkenti olmuştur. Bilge Hüsamettin Han'dan sonra devleti oğulları, Bazır Arslan Han ve Oğulçak Kadir Hanyönetmişlerdir. Balasagun ve Taraz merkezli iki ana idari bölgeye ayrılan devlette Bazır Arslan Han, Balasagun'da Büyük Kağan olarak ve Oğulçak Kadir Han Taraz'da Ortak Kağan olarak yönetimi paylaşmışlardır.

10. yüzyıl sonlarında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Satuk'un, savaş halinde bulundukları Samanî sığınmacıların etkisi ile İslam'ı kabul etmesi devletin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. İslam'ı kabulunden sonra Abdülkerim adını alan Satuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu Samanîler'den de aldığı destek ile amcasına karşı mücadele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir.

İslamiyet'i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti'nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir. Karahanlı Devleti ilk büyük Müslüman Türk devleti olmuştur. Halife "Nasr Bin Ali" döneminde Abbasiler Karahanlıları Müslüman ülkesi olarak tanımıştır. Samanoğulları ile ihtilafta olan Karahanlılar, Gazneliler'i destekleyerek Samanoğulları Devleti'ni yıkmıştır. Gazneliler ile Ceyhun nehri sınır olarak belirlenmiştir.

Devlet 1042 yılında hanedan içindeki kavgalar sonucunda Doğu ve Batı Karahanlı devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Batı Karahanlı Devleti1042-1212 yılları arasında hüküm sürmüş ve ilk başkenti Özkent olan devlet 1212 yılında Harzemşahlar tarafından yıkılmıştır. Önemli merkezleri BalasagunTalas ve Kaşgar ve ilk hükümdarı Tamgaç Buğra Han olan Doğu Karahanlı Devleti ise 1211 yılında Karahitaylar tarafından yıkılmıştır. Çinliler yakınlarında kurulan tüm yabancı devletlere yaptıkları gibi Divide et impera (Böl ve hükmet) hilesini kullanıp önce ikiye bölmüşler daha sonra yıkmışlardır. Aynı oyun Göktürklerede yapılmıştır. Böyle oyunları Ruslar Anaasya'da yaşayan diğer Türk Uluslarına uygulayıp birbirlerine düşman yapmışlardır.[kaynak belirtilmeli]

Krallık (Kağanlık) Altayların aile sistemine göre iki alt krallığa bölünmüştür. Doğu Karahanlıların hükûmdarı, daha büyük han olup "Arslan Kara Han" unvanıyla Balasagun (ya da Kara Ordu)'da ikamet etmiştir. "Arslan" kelimesi Karluklar'dan Çiğil boyunun totemi (ongunu) olan aslan manasına gelmektedir. Batı Karahanlıların hükûmdarı olan ikinci Karahan ise Taraz'da üslenmiş ve daha sonra Kaşgar'a taşınmış ve tekrar Taraz'a dönmüştür. Onun unvanı Buğra Kara Han idi. "Buğra" kelimesi Karluklar'ın Yağma boyunun totemi (ongunu) olan deve anlamına gelmektedir.[9]

Karahanlı Devleti, Aral Gölü'nden Batı Çin ve Moğolistan adacıklarına kadar uzanan bir coğrafyada hüküm sürmüştür.

                BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

               

Büyük Selçuklu Devleti ya da Büyük Selçuklu İmparatorluğu

Kınık boyu Orta Asya'daki Oğuz boylarından biriydi. Büyük Selçuklu İmparatorluğunun çekirdeğini oluşturan boy, ittifak ile bu boy olarak kabul edilmesine karşın elimizde bunu gösteren net bir kanıt yoktur. Devlete ve hanedana adını veren Selçuk Bey'in bilinen en eski atası babası Dukak'dır. Dukak Yengikent Oğuz Yabguluğu'nda subaşı(ordu/birlik komutanı) olarak görev yapmış ve daha sonra adı kaynaklarda “Salcuk”, “Salçuk”,”Selcük”, “Selçuk”, “Sarçuk” gibi farklı şekillerde yazılan oğlu Selçuk bu göreve gelmiştir. Selçuk Bey’in torunlarının kurduğu devlet devrin kaynakları tarafından, onun adına nisbetle Selçukiyyan, Selaçıka, Al-i Selçuk (Selçuklu ailesi) olarak verilir. Oğuz Yabgularının Hazar Kağanlığı veya Karahanlılar’a bağlı oldukları ileri sürülür. Oğuzlar’ın Karahanlılar ile bazen mücadele, bazen de ittifak halinde bulundukları ve onlara paralı asker olarak hizmet ettikleri tespit edilmiştir. Selçuk Bey’in oğullarına Mikail, İsrail, Musa, Yusuf gibi isimler vermesi nedeniyle de Hazarlara bağlı olduğu ve Musevi olduğu ileri sürülmektedir.

10. yüzyılın ikinci yarısında, Kıtaylar Moğolistan’dan çıkartılınca Kıpçak boy birliği dağıldı ve Oğuzlar kuzey komşuları olan Türk boylarının birleşmesi ve göçleri sebebiyle ciddi baskıya maruz kaldılar. Bu da Yabguların otorite ve güçlerini etkilemeye başladı. Bu etki ve belki de bazı kaynaklarda belirtilen Selçuk Bey'in iktidar mücadelesine girdiği Yagbu karşısında başarılı olamaması sonucu (tahminen 960~985) Selçuk Bey boyu ile beraber Maveraünnehir yönüne göç ettiler ve yine bir Yabgu'ya bağlı Cend'e yerleştiler. Bu bölge o sıralarda özellikle Samaniler tarafından yoğun biçimde islam propogandası uygulanan bir bölgeydi ve Selçuk Bey de ailesi ile islamiyeti seçti. İslamiyeti seçmesinden sonra da kısa süresinde etrafındakiler ve özellikle silahlı Oğuzlar onun önderliğinde topladılar. Bu göçebe topluluk Karahanlılara ve Samanîlere savaşlarda asker vererek karşılığında geniş otlaklar elde etti ve Samanîler Devletinin yönetiminde söz sahibi oldu. Samanîler Devleti yıkılınca Selçuk Bey, Müslüman halkıyla birlikte Horasan bölgesine yerleşti. Selçuk Bey'in 1009'da ölümünden sonra daha da güneye indiler.

Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler. Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler. Selçukluların teşkilatlı devlet düzenine girmesi bu dönemde oldu. Devletin ilk yöneticisi Tuğrul Bey'di. Selçuklular 1035'te büyük bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler. 1037'de de, bugünkü Türkmenistan’da yer alan Merv kentini ele geçirdiler. 1038'de Gaznelileri ikinci kez yendiler ve Nişabur kentine girerek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Tuğrul Bey sultan sanıyla hükümdar ilan edildi ve Büyük Selçuklu Devleti de böylece kurulmuş oldu.

Tarihi Çevir - Mehter Marşı
00:00 / 00:00

                        OSMANLI DEVLETİ

                               

Moğol İmparatorluğu'nun zulüm ve katliamından kaçan Türk boylarından biri olan Kayı Boyu1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra birçok Oğuz boyuyla beraber Anadolu'ya gelmiştir[25]Anadolu'da ilk olarak Ahlat yöresine yerleşen Kayılar, Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Alaeddin Keykubad tarafından Ankara yakınlarındaki Karacadağ ve civarına yerleştirilmiştir. Bu sırada başlarında Ertuğrul Gazi bulunan Kayılar'a, Karacadağ'dan sonra Bizans sınırındaki Söğüt kışlak, Domaniç ise yaylak olarak verilmiştir. Sınırdaki bu bölgedeyken Bizans'a karşı gerçekleştirdiği başarılı gazalar Sultan Alaadin Keykubad tarafından çok beğenilen ve takdir edilen Ertuğrul Gazi, Sultan Keykubad'ca uçbeyi yapılmıştır. Ertuğrul Gazi, Bizans sınırındayken yaklaşık 1000 km2 civarı bir toprak fethetmiştir[26]. Ertuğrul Gazi 1281 yılında, doksanlı yaşlarında vefat edince boyun başına

oğlu Osman Gazi geçmiştir.

Osman Gazi; boyun başına geçince Bizans'a karşı gaza savaşları yürütmeye başlamış ve birçok muvaffakiyet göstermiştir. Öte yandan 1243 Kösedağ Savaşısonucunda Moğollar'a yenilen Anadolu Selçuklu Devleti'nin merkezi otoritesi yok olmuş ve Anadolu'da güvenlik kalmamıştır. Yine bu yenilginin ardından Anadolu Selçuklu sutanlarını İlhanlılar tayin etmeye başlamışlardır. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti dağılmaya başlamış ve İlhanlı hakimiyetini kabul etmeyen Türkmen beyleri bir bir bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamışlardır. Buna rağmen Osman Gazi, uzun süre bağımsızlığını ilan etmemiş ve Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti (Osmanlı Türkçesi: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه, Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, günümüz Türkçesindeki karşılığı "Büyük Osmanlı Devleti", 1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk devletidir. Dünya tarihinin en uzun süreli imparatorluklarından biri olan Osmanlı İmparatorluğu; Doğu AvrupaGüneybatı AsyaKuzey Afrika ve Atlas Okyanusu doğal sınırlarına ulaşana kadar topraklarını genişletmiştir. Ayrıca daha geniş coğrafyalarda da çeşitli başarılar göstererek kısa süreli olarak Lanzarote (1585), Madeira (1617), Lundy (1627-1632), Vestmann Adaları (1627-1628), Baltimore (1631) gibi bölgeleri fethetmiş ve buralarda üsler kurarak yıldırma hareketlerinde bulunmuştur.Osmanlı İmparatorluğu'nu Oğuzlar'ın Kayı boyuna mensup Osman GaziSöğüt ve Domaniç civarında, Anadolu Selçuklu Devleti'nin obası ve kendisine uçbeyliği olarak tahsis ettiği bölgede, Selçuklu sultanı III. Alaeddin Keykubad'ın İlhanlılar tarafından İran'a götürülmesi sonucu oluşan otorite boşluğundan dolayı bağımsızlık ilan ederek 1299 yılında kurmuştur. Devlet; dördüncü padişah olan Yıldırım Bayezid'in Timur'a esir düşmesiyle Fetret Devri'ne girmiş, 11 yıl süren taht kavgalarından sonra Mehmet Çelebi, Fetret Devri'ne son vermiştir. Fatih Sultan Mehmed Konstantiniyye'yi fethederek Doğu Roma İmparatorluğu'nu sonlandırmış, bazı tarihçilere göre bu zaferle Orta Çağ'ın sona erip Yeni Çağ'ın başlamasını sağlamıştır. Ayrıca bu fetihle beraber devlet, imparatorluğa yükselmiştir.

Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethetmiş.

Padişahlarına geçmesini sağlamış, Kanunî Orta Avrupa'da büyük ilerleme kaydetmiş ve Macar Krallığı'na son vermiştir. Avrupa'ya karşı sağlanan üstünlük, I. Ahmed ile birlikte son bulmuş, Avrupa ve Osmanlı Zitvatorok Antlaşması ile eşit duruma gelmiştir. I. Mustafa ve Genç Osman ile birlikte tahttan indirilmeler başlamış, devlet yönetimi Bağdat'ın fethedilmesini sağlayan IV. Murad'a kadar sendelemiştir. II. Mustafa zamanında ise Osmanlı ilk defa büyük ölçüde toprak kaybetmiş, bu zaman diliminden itibaren reformist, yenilikçi akımlar başlamıştır. II. Mahmud isyanların baş gösterdiği Yeniçeri Ocağı'nı kapattırmışAbdülmecid Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı'nı ilan etmiş, II. Abdülhamid Meşrutiyet (1876-78) ilan edip 33 yıl tahtta kalmıştır.

I. Dünya Savaşı'nın kaybedilmesinden sonraki dönemde imzalanan antlaşmaların ardından, Anadolu'da Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, Sevr Antlaşması ve Anadolu'nun işgaline karşı başlayan Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanması ve sonrasında saltanatın kaldırılması ile birlikte son padişah Mehmed Vahdettin İstanbul'u terk etmek zorunda kalmış ve Osmanlı İmparatorluğu son bulmuştur. Bu gelişmeleri takiben Atatürk başkanlığındaki Büyük Millet Meclisince, 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasının ardından kapsadığı alanda pek çok devlet ortaya çıkmış olmakla birlikte Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçilere göre Osmanlı İmparatorluğu'nun tek ardıl devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir.

10. yıl marşı -
00:00 / 00:00

                     

                     TÜRKİYE CUMHURİYETİ          

                                    

I.Dünya Savaşı bitiminde imzalanan Mondros'tan sonra İtilaf Devletleri tarafından İstanbulİzmir ve diğer Osmanlı topraklarının işgali, Türk Ulusal Hareketi'ni ortaya çıkardı. Çanakkale Savaşı'nın öne çıkan isimlerinden biri olan Mustafa Kemal Paşa'nın, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı ile Sevr Antlaşması'nın getirdiği şartları iptal edip Misak-ı Millî sınırları içinde kalan ülke topraklarının bütünlüğünü

korumayı amaçlayan Türk Kurtuluş Savaşı başlatıldı.

18 Eylül 1922 itibarıyla ülkedeki tüm düşman kuvvetleri kovuldu ve Nisan 1920'den beri kendisini ülkenin meşru hükûmeti ilan eden Ankara merkezli Türk rejimi, eski Osmanlı'dan gelen sistemi yasallaştırarak yeni cumhuriyetçi siyasi sisteme geçmeye başladı. 1 Kasım'da Türkiye Büyük Millet Meclisisaltanatı kaldırdı ve 623 yıllık monarşik Osmanlı resmen tarih sahnesinden silindi. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı niteliğindeki yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda tanınmasını sağladı ve 29 Ekim 1923'te yeni başkent Ankara'da resmen cumhuriyet ilan edildi. Lozan sonrasında antlaşma maddeleri gereğince yapılan Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesikapsamında Türkiye'deki 1,1 milyon Rum ile Yunanistan'daki 380 bin Türk yer değiştirdi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal, eski Osmanlı-Türk devletini yeni bir laik cumhuriyete dönüştürme amacı içeren birçok devrim yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu ile kendisine "Atatürk" soyadını verdi.

II. Dünya Savaşı'nda Türkiye, uzun süre tarafsızlığını korudu ancak savaşın son aylarında, 23 Şubat 1945'te Müttefik Devletler'in yanında yer aldı. 26 Haziran 1945'te ise Birleşmiş Milletler'in kurucu üyelerinden biri oldu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Yunanistan'da çıkan komünist isyanının bastırılmasında karşılaşılan zorluklar ve Sovyetler Birliği'nin Türk Boğazları'nda askeri üs talep etmesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin 1947'de Truman Doktrini'ni ilanıyla sonuçlandı. Doktrin, Türkiye ve Yunanistan güvenliğini sağlamayı amaçlayarak askeri ve ekonomik destek sağladı. Her iki ülke de 1948 yılında Avrupa ekonomisinin yeniden inşası için Marshall Planı ve OEEC'ye dahil edildi, daha sonra 1961 yılında OECD'nin kurucu üyesi haline geldi.

Kore Savaşı'na Birleşmiş Milletler kuvvetleri ile birlikte katılan Türkiye, 1952 yılında NATO'ya katıldı ve Sovyet yayılmacılığına karşı Akdeniz'deki bir siper durumuna geldi. 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta

gerçekleşen darbeEOKA-B'nin faaliyetleri, Enosis (adayı Yunanistan ile birleştirme) planları ve yaşanan toplumlar arası çatışmanın tırmanması sonucunda Türkiye, 20 Temmuz 1974'te adaya asker çıkardı. Dokuz yıl sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurularak ada ikiye bölündü ancak ülke yalnızca Türkiye tarafından tanındı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin tek partili dönemi, 1946'da son buldu. Ardından gelen çok partili demokrasi dönemi 196019711980 ve 1997 yıllarındaki askerî müdahalelerle kesintiye uğradı. Ayrıca Temmuz 2016'da başarısız bir darbe girişimi meydana geldi. 1980'li yıllarda Türk ekonomisinin liberalleştirilmesinden bu yana ülke ekonomik büyüme ve siyasi istikrar yakaladı. 1984'ten itibaren PKK, Türk hükûmetlerine karşı ayaklanma ve saldırı kampanyalarına başladı, tarafların çatışmaları sonucunda resmî verilere göre 40 binden fazla insan hayatını kaybetti. Kürtler tarafından kurulan bazı siyasi partiler kapatıldı. 2012'de taraflar arasında barış görüşmeleri başladı ancak 2015'te görüşmeler sona erdi ve yeniden çatışma hâline dönüldü. 2013'te Gezi Parkı'ndaki düzenlemeler nedeniyle başlayan protestolar, daha sonra hükûmet karşıtı protestolara dönüşerek birçok ilde patlak verdi ancak hükûmet tarafından bastırıldı. Ülkede Haziran 2015 genel seçimleri sonrasında çeşitli şehirlerde düzenlenen bombalı intihar saldırıları onlarca sivilin canına mâl oldu.

Atatürk devrimleri kronolojisi

1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu

1 Kasım 1922 Saltanatın kaldırılması

17 Şubat 1923 İzmir İktisat Kongresi

29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in İlanı

3 Mart 1924 Halifeliğin Kaldırılması

20 Nisan 1924 1924 Anayasasının Kabul Edilmesi

1924-1937 Mecellenin Kaldırılması

1924 Şeriyye Mahkemelerinin Kapatılması

3 Mart 1924 Öğretimin Birleştirilmesi

9 Ağustos 1924 Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri (Cumhuriyet Halk Fırkasının Kurulması)

1925 Çiftçinin Özendirilmesi

1925 Örnek Çiftliklerin Kurulması

1925 Tarım Kredi Kooperatifleri’nin Kurulması

17 Şubat 1925 Aşar (Öşür) Vergisinin Kaldırılması

25 Kasım 1925 Şapka kanunu

30 Kasım 1925 Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması

1925-1935 Takvim, Saat ve Ölçülerde Yapılan Değişiklikler

1926-1934 Türk Kadınının Medeni ve Siyasi Haklarına kavuşması

17 Şubat 1926 Medeni Kanunun Kabulü

1926 Türk Ceza Kanunu

1926 Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun

1924 Medreselerin Kapatılması

1 Temmuz 1926 Kabotaj Kanunu

28 Mayıs 1927 Sanayi Teşvik Kanunu

1 Kasım 1928 Harf Devrimi

1928 Güzel Sanatlarda Yapılan Yenilikler

1 Ocak 1929 Millet Mekteplerinin Açılması

12 Nisan 1931 Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması

12 Temmuz 1932 Türk Dil Kurumu’nun Kurulması

1933-1937 I. ve II. Kalkınma Planları

1933 Üniversite Reformu

1933 Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün Kurulması

21 Haziran 1934 Soyadı Kanunu

26 Kasım 1934 Lâkap ve unvanların kaldırılması

3 Aralık 1934 Kılık ve Kıyafette Değişiklik

1935 Ticaret ve Sanayi Odalarının Kurulması

                                                      Mustafa Kemal Atatürk 

Mustafa Kemal Atatürk Kimdir kısaca bilgi veriyoruz.  Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selanik’te doğdu. Ali Rıza Efendi babası, Zübeyde Hanım ise annesidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim aldığı okullar baştan sonra şöyledir; ilkokul eğitimini Mahalle Mektebinde ve Şemsi Efendi Okulunda, ortaokul eğitimini Selanik Mülkiye Rüştiyesi ve Selanik Askeri Rüştiyesinde, lise eğitimini Selanik Askeri İdadisi, üniversite eğitimini ise Harp Okulu ve Harp Akademisinde almıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı Kısa Özet

1893 yılında Askeri Rüştiye’de okurken matematik öğretmeni ona Kemal ismini verdi ve böylece  ismi Mustafa Kemal oldu. Harp Akademisi’nden yüzbaşı ünvanını alarak mezun olan Mustafa Kemal Şam’da göreve atıldı. Osmanlı Devleti hakim iken Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’na katıldı.

I. Dünya Savaşı nihayete erdiğinde Mondros Ateşkes antlaşması imzalanması ile vatan topraklarını paylaşılacaktı. Fakat duruma el koyan Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak milli mücadelenin temellerini attı. Havza ve Amasya Genelgelerini yayınladı. Erzurum ve Sivas Kongrelerini toplayan Mustafa Kemal Sivas Kongresi’nden sonra İstanbul Hükümeti ile Amasya Görüşmesini yapınca İstanbul Hükümeti, Temsil Heyetini devlet önünde tanımış sayıldı.

23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açılmasına önder olan Mustafa Kemal Meclis tarafından da Hükümet Başkanı seçildi. 5 Ağustos 1921’de yine Meclis tarafından Başkomutan seçildi. Sakarya Savaşı’nın kazanılmasındaki büyük emeklerinden dolayı Gazilik ünvanı ve Mareşallik rütbesi ile şereflendirildi.

29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildi ve Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı koltuğuna oturdu. 1934 yılında Gazi Mustafa Kemal’e meclis  “Atatürk” soyadını layık gördü.

10 Kasım 1938 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda hayatına veda etti.

mka119-Mustafa-Kemal-Ataturk-Afyon-Kocatepe-Bayrakla-Portre-35-1000x1000.jpg
  • Instagram Social Icon
  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Google+ Social Icon

HAZIRLAYAN:

SERKAN KARAMANLIOĞLU

bottom of page